Tebrik…

Cum/Ağu/2007

gece-ay.gif

Miraç Kandiliniz Mübarek olsun.

Hayırlara Vesile Olur İnşaallah…

Dua İmanın Neticesidir

Çar/Haz/2007

goz2.jpg

Duada iman ve tevhid vardır.Dua eden adam Rabbine imanını dile getirmiş olur.Onu tanımakta ve marifetini izhar etmektedir.Bilir ki , Allah kendisini biliyor, sesini işitiyor, halini görüyor.Bunlara iman etmese, Onun her şeye gücü yeten bir Rab olduğuna inanmasa dua etmezdi.

 “Rabbim, iman ediyorum, sen varsın, birsin.Sonsuz merhamet sahibisin.

     Benim halimi bilirsin, yardım edersin.Sana inandım, Sana güvendim, Sana dayandım.Sahibim sen ol.Beni Senden gayrisine muhtaç etme…” der, fakrını itiraf eder.

Çünkü şu ayetlerin manasına iman etmiştir:

İnananlar,

“RABBİMİZ!

BİZ GERÇEKTEN İNANDIK.

GÜNAHLARIMIZI AFFET.

BİZİ ATEŞ AZABINDAN KORU ” diyenlerdir.

sabanci-merkez-cami.jpg

BARIŞ DİNİ İSLAM 

İslam’ın diğer devletleri bir vakıa, inkarı kabil olmayan bir varlık olarak tanıdığında, buna göre onlarla çeşitli milletlerarası ilişkilere girdiğinde şüphe ve tartışma yoktur. Ancak İslam’ın diğer devletlere karşı dinî-hukukî tavrının ve kurduğu ilişkilerin niteliğinin ne olduğu, ne olması gerektiği tartışılmış ve ortaya iki görüş çıkmıştır:

Birincisi, İslam’a göre sulh esas, savaş ârızîdir16. İslam devleti, karşı tarafın tecavüzü, hak ihlali vb. sebepler bulunmadıkça gayr-i müslim devletlerle devamlı sulh içinde yaşar ve iyi ilişkiler kurar. İslam’da savaş barış içindir ve savunmaya yöneliktir; ilk taarruz daima karşıdandır…

Buna karşı ikinci görüş şudur: İslam yeryüzünde yalnız ilâhî hükümranlığa boyun eğmiş ve bunu temsil eden devletin meşruiyet, varlık ve istiklalini tanır; bu devlet ise İslam devletidir. Diğer devletler gayr-i müslim oldukları müddetçe müslüman devlet onlarla savaş durumundadır. Barış, ya İslam devletinin güçsüzlüğünden, ya gayr-i müslimlerin İslam’ı kabul etmelerinden yahut da İslam devletinin egemenliği altına girmelerinden dolayı tercih edilir.

Savaş halinde yasak fiiller: 

– İşkence. Öldürülecek olan kimseye dahi işkence edilemez; zulüm ve işkence bütün çeşitleriyle yasaktır. 
– Savaşçı olmayanların öldürülmesi. Savaşçı, fizik bakımından savaşabilecek kimselerdir. Bunların dışında kalanlar kasten ve doğrudan öldürülemez. Bu cümleden olarak kadınlar, çocuklar, savaşçı sahiplerine hizmet için gelmiş köleler, körler, dünyadan el etek çekmiş din adamları, akıl hastaları, yaşlılar, hastalar, kötürümler vb. leri öldürülmez. 
– İnsan ve hayvanların uzuvlarının kesilmesi. 
– Verilmiş söze ve yapılmış andlaşmaya aykırı hareket. 
– Savaş zarureti bulunmadıkça zirai mahsullerin, orman ve ağaçların yakılması. 
– Namus ve şereflere tecavüz, zina ve gayr-i meşru münasebetler. Düşman kadınlarının ırzına geçen sivil ve askerler zina suçu işlemiş olur ve bunun cezasını çekerler. 
– Düşmandan alınan rehineleri öldürmek. Bunlar misilleme yoluyla dahi öldürülemez. 
– Ölülerin başını veya uzuvlarını kesip teşhir etmek. 
– Katliam. Hz. Peygamber ve raşid halifeler zamanlarında savaştan sonra esirler veya zaptolunan yerlerin ahalisi için katliam emri verildiğine dair bir tek örnek dahi yoktur. Mekke fethini müteakip Rasulullah (s.a.v.) bazı harb suçluları ve hainler dışında kalan düşmanlarını affetmiştir. 
– Kesin bir meşru müdafaa söz konusu olmadıkça akrabayı öldürmek. Akraba düşman saflarında olsa dahi öldürülmez. 
– Çiftçi, tacir, esnaf, işadamı gibi fiilen harbe iştirak etmemiş, savaş ile ilgili olmayan kimseleri öldürmek. 
– Harb esirlerini rehine almak, kalkan yapmak, onların arkasında düşmana doğru ilerlemek. 
– Bazı İslam hukukçularının açık ifadelerine göre zehirli ok kullanmak.