within temptation

Pts/Tem/2007

withtemp.jpg

Within Temptation 1996 yılında kuruldu. Kurucu üye Robert Westerholt vokalistlerini bulmuştu bile sevgilisi Sharon Den Adel …

 2 ay gibi kısa bir süre sonra değişik firmalardan teklifler aldılar ve sonunda DSFA Record. ile anlaştılar …
Grup için DSFA ile anlaşmalarından sonra herşey yoluna girmişti. İlk albümleri “Enter” nisan 1997 yılında yayınlandı ve kısa bir süre sonra Dynamo festivalinde çaldılar (1997). Bu onların 5.ci konser deneyimleri idi…

 Dynamo Festivalindan sonra pek çok konser teklifi aldılar ve 1997 Kasım ayında 2 haftalık Almanya ve Avusturya turnesine çıktılar… Pek çok konser bunu takip etti. Grup 1998 yılında Dynamo’da ana sahnede performanslarını gösterdikten sonra “The Dance” adlı EP’lerini yayınladılar. Enter’dan sonra grup çalışmak için bir süre boş zaman buldu kendisine ….

1999 Yılında W.T işlerini biraz yavaştan almaya karar verdiler . 2 senelik yoğun koşturmaca konserlerden sonra bir süre kendilerine zaman ayırmaya karar verdiler . Öğrenimlerini tamamladılar ve kendi stüdyolarını kurdular …

2000 yılı onların büyük değişiklikleri yaptıkları yıldır. Grup Hollanda , Belçika gibi Benelux ülkelerindeki en büyük festivallere davet edildi .Ve Aralık ayında ” Mother Earth” albümleri yayınlandı. Pek çok Hollanda müzik dergisi bu albümü ayın albümü olarak seçtiler.Değişik müzik listelerinde en üstlere kadar çıktı ve sevenlerinin sayısı hızla arttı .

2001 yılında W.T Hollanda içinde ve dışında pek çok turneye katıldı (Paris,Mexico city,Belçika da 40 konserinin biletlerinin tamamı satıldı). Ve iki Cd-Single yayınladılar ” Our Farewell” ve ” Ice Queen” . 2002 yılında Ice Queen single çalışması Hollanda ve Belçika’da pek çok müzik listesinde 1.ci sıraya kadar çıktı.

 Mother Earth albümleri altın plak kazandı , pek çok radyo ve tv kuruşuluşu grubu yayınladı. Fransa turnesi haricinde grup sadece Belçika,Hollanda ve Almanya’daki belli başlı festivallere katıldı.

 anatolianrock

hg_home1.jpg

Her ne kadar Türk müziği ile bütünleşmiş bir saz olmasa da, çellonun, gerçekte Türkiye ile en az yüz yıl öncesine giden bir ilişkisi vardır. 19. ve 20. yüzyıl klasik müziğinin en başarılı çello sanatçısı Tanburî Cemal Bey’dir. Ardından, büyük müzikçi ve müzik yönetmeni olan oğlu Mesut Cemil 20. yüzyılın ilk yarısında çelloyu kullanmıştır.Çellonun benimsenmesi hakkında, genel olarak, bu sazın, Türk sazlarında bulunmayan bas ses ihtiyacını karşıladığı düşünülür. Ama bana göre, bu araştırmacı ve yenilikçi müzisyenler, çellonun sesini sevdiklerinden ve onun sahip olduğu imkânlardan yararlanmak istediklerinden çelloya bağlanmışlardır. Türk müziği, çello girmeden önce de, bir bas çalgıdan yoksun olduğu halde, oldukça iyi icra edilmiştir.

Viyolonsel sanatçısı Uğur Işık, Türkiye’nin pek çok geleneğini yorumlayan bu eşsiz eseriyle çello dağarına katkıda bulunuyor. Dikkatlice seçilmiş parçalar Anadolu, Karadeniz ve Ege’den halk türkülerinin yanı sıra Yunan, Ermeni ve Sefarad geleneklerinden türküleri de içermektedir. Işık’ın klasik eserlerdeki ustalığı, 17. yüzyılın iki eşsiz ve nadir parçasıyla ortaya çıkmaktadır.

Işık, bir çellistin sahip olduğu bütün teknikleri ustalıkla kullanırken çeşitlilik içeren bir CD ortaya çıkarıyor. Örneğin, 10. parça olan Kızılırmak, parçayı canlı tutan parlak pizzicato bölümlerin araya serpiştirdiği uzun ve dingin doğaçlamaları içeriyor. Kullanılan tekniklerdeki çeşitlilik, derinden duyumsanan Ermeni ninnilerinden daha kolay dinlenen Alamant’a kadar CDnin duygusal tayfını yansıtıyor. Büyük bir müzisyenin birinci sınıf bir yapımı bu.

Chris Williams