Kelimelerin Tadı

Cts/Haz/2007

yelkovan.jpg

Milletlerin öyle şairleri , öyle muharrirleri vardır ki, kelimeleri bir lezzet gibi kullanırlar.Divan edebiyatında , sözü Türkçe kelimelerle tadlandıranların başında Fuzuli vardır.Mesela birçokları için, korkunç mana olan d ü ş m e k , Fuzuli’de dile türlü lezzetler katan manalı bir kelimedir.

Düşme’nin en korkuncu , öyle zannedilir ki mevkiden , iktidardan düşmektir.Son zamanlarda milletin gözünden düşmek manası alan bu düşüş , gerçekten telafi edilemeyecek sukutlardandır. Yeryüzünde bazı iktidarların o mevkii tekrar elde etmek için ne yanlış hareketlere başvurup memleketlerinin başına ne işler açtıkları ve yeniden ne hallere düştükleri kimsenin gözünden kaçmamaktadır.

Halbuki düşmenin daha başka ne çeşitleri  , ne vahimleri ne göze görünmezleri vardır.

… Fuzuli bu kelimeyi bilhassa Leyle vü Mecnun ‘unda çok kullanır:İlahi güzelliğe doğuştan aşık , Mecnun , daha bebekken  , o kadar çok ağlar ki susturamazlar. Avunsun diye sokağa çıkarırlar.Yavru çocuk feryadı , sokakları doldurur. O zaman bir evin kapısı açılır.Görülmemiş derecede güzel bir kadın görünür.Çocuğu ister. Verin ben susturayım der. Mecnun doğduğundan beri  , ilk defa bu güzel kadının kucağında susar. Fuzuli bu hadiseyi şöyle bir dille anlatır:

“Oldukça elinde oldu handan

Düşdükçe elinde oldu giryan”

der.”Onun kucağında iken güldü , fakat elinden düşünce ağladı.”demek ister.Burada düşmek ,ayrılmak , sevgili kollarından uzakta kalmaktır.

yeniarma.jpg

Sözlerime bir tanzimat diplomatının unutulmaz nüktesiyle başlayacağım:

Bu nükte , Rus Çarı Nikola’nın Türkiye’ye (dünya ölçüsünde uğursuz bir propaganda zaferi kazanarak fırlattığı) Hasta Adam iftirası yıllarında söylenmiştir.

Nükteyi bilirsiniz:

Sultan Aziz devrinin Sadrazam ve Hariciye Nazırı Keçecizade Fuad Paşa , Avrupa’da bir diplomatlar toplantısında bulunuyordu.Söz arasında ortaya latife yollu bir sual atıldı:

-Zamanımızın en kuvvetli devleti hangisidir?denildi.Kepeçizade Fuad Paşa , bu suale , tereddüdsüz , şu cevabı verdi:

-Osmanlı İmparatorluğu

-Nasıl olur?!..dediler . O isbat etti.

-Çünkü , dedi, siz dışarıdan biz içeriden , var kuvvetimizle yıkmaya çalıştığımız halde o hala ayak duruyor.

***